SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FEDAİLU’S-SAHABE BAHSİ

<< 2408 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

36 - (2408) حدثني زهير بن حرب وشجاع بن مخلد. جميعا عن ابن علية. قال زهير: حدثنا إسماعيل بن إبراهيم. حدثني أبو حيان. حدثني يزيد بن حيان. قال:

 انطلقت أنا وحصين بن سبرة وعمر بن مسلم إلى زيد بن أرقم. فلما جلسنا إليه قال له حصين: لقد لقيت، يا زيد! خيرا كثيرا. رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم. وسمعت حديثه. وغزوت معه. وصليت خلفه. لقد لقيت، يا زيد خيرا كثيرا. حدثنا، يا زيد! ما سمعت من رسول الله صلى الله عليه وسلم. قال: يا ابن أخي! والله! لقد كبرت سني. وقدم عهدي. ونسيت بعض الذي كنت أعي من رسول الله صلى الله عليه وسلم. فما حدثتكم فاقبلوا. وما لا، فلا تكلفونيه. ثم قال: قام رسول الله صلى الله عليه وسلم يوما فينا خطيبا. بماء يدعى خما. بين مكة والمدينة. فحمد الله وأثنى عليه. ووعظ وذكر. ثم قال "أما بعد. ألا أيها الناس! فإنما أنا بشر يوشك أن يأتي رسول ربي فأجيب. وأنا تارك فيكم ثقلين: أولهما كتاب الله فيه الهدى والنور فخذوا بكتاب الله. واستمسكوا به" فحث على كتاب الله ورغب فيه. ثم قال "وأهل بيتي. أذكركم الله في أهل بيتي. أذكركم الله في أهل بيتي. أذكركم الله في أهل بيتي". فقال له حصين: ومن أهل بيته؟ يا زيد! أليس نساؤه من أهل بيته؟ قال: نساؤه من أهل بيته. ولكن أهل بيته من حرم الصدقة بعده. قال: وهم؟ قال: هم آل علي، وآل عقيل، وآل جعفر، وآل عباس. قال: كل هؤلاء حرم الصدقة؟ قال: نعم.

 

[ش (خما) اسم لغيضة على ثلاثة أميال من الجحفة. غدير مشهور يضاف إلى الغيضة. فيقال: غدير خم. (ثقلين) قال العلماء: سميا ثقلين لعظمهما وكبير شأنهما. وقيل: لثقل العمل بها].

 

{36}

Bana Züheyr b. Harb ile Şûca' b. Mabled hep birden İbnı Uleyye'den rivayet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize İsmail b. İbrahim rivayet etti. (Dediki): Bana Ebû Hayyan rivayet etti. (Dediki): Bana Yezid b. Hayyân rivayet etti. (Dediki): Ben Husayn b. Sebrâ ve Ömer b. Müslim Zeyd b. Erkam'e gittik. Yanına oturduğumuz vakit Husayn ona: Gerçekten ya Zeyd sen çok hayırla karşılaştın. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i gördün; hadisini dinledin; onunla beraber gaza ettin; ve arkasında namaz kıldın. Gerçekten yâ Zeyd, sen çok hayırla karşılaştın. Bize yâ Zeyd! Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittiklerini rivayet et! dedi. Zeyd :

 

Be kardeşim oğlu! Vallahi yaşım geçti; vaktim ilerledi. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'dan bellediklerımin bazısını unuttum. Binâenaleyh size ne rivayet etmişsem kabul edin, neyi rivayet etmemişsem onu bana teklif etmeyin! dedi. Sonra şunu söyledi:

 

Bir gün Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke ile Medine arasında Hum denilen bir suyun başında aramızda hutbe okumak üzere ayağa kalktı ve Allah'a hamdü-sena etti. Va'z eyledi. Ve hatırlatma yaptı. Sonra şöyle buyurdu :

 

«Bundan sonra, dikkat edin ey cemaat! Ben ancak bir insanım. Rabbimin resulü gelip de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki ağır yük bırakıyorum. Bunların birincisi içinde doğru yol ve nur bulunan Kitâbullah'dır. İmdi Kitâbullah'ı alın ve ona sarılın!» Müteakiben Kitabullah'a terğib ve teşbihde bulundu. Sonra :

 

«Bir de ehl-i beytimi (bırakıyorum)... Ehl-i beytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım!.. Ehl-i beytim hakkında size Allah'ı hatırlatırım!.. Ehl-i beytim hakkında size Allah'ı  hatırlatırım!..» buyurdu. Husayn ona:

 

  Onun ehl-i beyti kimlerdir yâ Zeyd? Kadınları ehl-i beytinden değil midir? diye sordu. Zeyd :

 

  Kadınları ehl-i beytlndendir. Lâkin onun ehl-i beyti ondan sonra sadakadan mahrum olanlardır, cevâbını verdi. Husayn :

 

  Kimdir onlar? diye sordu.

 

  Onlar Âli Ali, Âli Akil, Âli Ca'fer ve Âli Abbâs'dır, dedi. Husayn:

 

  Bunların hepsi sadakadan mahrum mudurlar? dedi. Zeyd:

 

  Evet! cevâbını verdi.

 

 

36-م - (2408) وحدثنا محمد بن بكار بن الريان. حدثنا حسان (يعني ابن إبراهيم) عن سعيد بن مسروق، عن يزيد بن حيان، عن

زيد بن أرقم، عن النبي صلى الله عليه وسلم. وساق الحديث بنحوه، بمعنى حديث زهير.

 

{m-36}

Bize Muhammed b. Bekkâr b. Reyyân da rivayet etti. (Dediki): Bize Hassan (yâni İbni İbrahim) Said b. Mesrûk'dan, o da Yezid b. Hayyan'dan, o da Zeyd b. Erkam'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti. Ve hadisi yukarki hadis gibi Zuheyr'nı hadisi mânâsında nakletti.

 

 

36-م 2 - (2408) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا محمد بن فضيل. ح وحدثنا إسحاق بن إبراهيم. أخبرنا جرير. كلاهما عن أبي حيان، بهذا الإسناد، نحو حديث إسماعيل. وزاد في حديث جرير "كتاب الله فيه الهدى والنور. من استمسك به، وأخذ به، كان على الهدى. ومن أخطأه، ضل".

 

{m-36-2}

Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Fudayl rivayet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dediki): Bize Cerir haber verdi.

 

Her iki râvi Ebû Hayyan'dan bu isnadla İsmail'in hadisi gibi rivayette bulunmuşlardır. Cerir'in hadisinde şu ziyade vardır :

 

«Allah'ın kitabı ki, onda doğru yol ve nur vardır. Her kim ona tutulur ve onunla amel ederse doğru yolda olur. Ve her kim ondan yanılırsa sapar.»

 

 

37 - (2408) حدثنا محمد بن بكار بن الريان. حدثنا حسان (يعني ابن إبراهيم) عن سعيد (وهو ابن مسروق)، عن يزيد بن حيان، عن زيد بن أرقم. قال:

 دخلنا عليه فقلنا له: قد رأيت خيرا. لقد صاحبت رسول الله صلى الله عليه وسلم وصليت خلفه. وساق الحديث بنحو حديث أبي حيان. غير أنه قال "ألا وإني تارك فيكم ثقلين: أحدهما كتاب الله عز وجل. هو حبل الله. من اتبعه كان على الهدى. ومن تركه كان على ضلالة". وفيه: فقلنا: من أهل بيته؟ نساؤه؟ قال: لا. وايم الله! إن المرأة تكون مع الرجل العصر من الدهر. ثم يطلقها فترجع إلى أبيها وقومها. أهل بيته أصله، وعصبته الذين حرموا الصدقة بعده".

 

[ش (حبل الله) قيل: المراد بحبل الله عهده. وقيل: السبب الموصل إلى رضاه ورحمته. وقيل: هو نوره الذي يهدي به. (العصر من الدهر) أي القطعة منه].

 

{37}

Bize Muhammed b. Bekkâr b. Reyyân rivayet etti. (Dediki): Bize Hassan (yâni İbni İbrahim) Said'den (bu zat İbni Mesruk'dur), o da Yezid b. Hayyan'dan, o da Zeyd b. Erkam'dan naklen rivayet etti. Zeyd şöyle demiş;

 

Onun yanına girdik ve kendisine: Gerçekten sen çok hayır gördün. Gerçekten Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in sohbetinde bulundun ve arkasında namaz kıldın... dedik.

 

Ve râvi hadisi, Ebû Hayyan'ın hadisi gibi nakletmiştir. Yalnız o şöyle demiştir: «Dikkat edin, ben sizin aranızda iki ağır yük bırakıyorum. Bunların biri Allah (Azze ve Celle)'nin kitabıdır. O Allah'ın ipidir. Her kim ona tâbi olursa doğru yolda ve kim terkederse delâlette olur.» Bu hadisde şu ibare de vardır : «Bunun üzerine biz :

 

— Onun ehl-i beyti kimlerdir? Kadınları mı?  dedik.  Zeyd :

 

— Hayır! Allah'a yemin olsun! Hakikaten kadın zamanın bir kısmında erkekle beraber olur. Sonra onu boşar da, kadın babasına ve kavmine döner. Onun ehl-i beyti, aslı ve ondan sonra sadakadan mahrum olan asabesidir.» dedi.»

 

 

İzah:

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in Kitabullah ile ehl-i beyti hakkında iki ağır yük tâbirini kullanması bunların sânı ve ehemmiyeti büyük olduğu içindir, Bazı ulemâya göre bu hususdaki amel ağır olduğu için bu tâbiri kullanmıştır.

 

Sadakadan murad zekâttır.

 

Âl: Hanedan yâni şerefli bir sülâlenin fertleri, demektir. Ulemâ Peygamber (Sallailahu Aleyhi ve Sellem)'in sülâlesinden kimlerin zekât alamıyacakları hususunda ihtilâf etmişlerdir. Hanefiler'le Şafiiler'e göre bu hadisde zikri geçen Beni Hâşim'e yâni Hz. Ali, Akil, Ca'fer ve Abbâs (Radiyallahu anh) sülâlelerine ve onların azatlılarına zekât-verilemez.

 

İmam Mâlik yalnız Beni Hâşim'e zekât verilemiyeceğine kail olmuş, bir takımları da bütün Kureyş‘e zekât verilemiyeceğini söylemişlerdir. Bu hadisde Hz.Zeyd'in Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kadınlarını ehl-i beytinden saymaması bütün Kureyş kabilesini ehl-i beyt kabul edenlerin sözünü iptal içindir. Filhakika ezvâcı tahirat arasında Âişe, Hafsa, Üramü Seleme, Sevde ve Ümmü Habibe (Radiyallahu anha) gibi Kureyş'e mensub kadınlar vardı.

 

Hz. Zeyd'in buradaki iki rivayeti zahiren birbirine zıt görünmektedir. Çünkü birinde Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcelerini ehl-i beytinden saymış, diğerinde saymamıştır. Müslim 'den başkalarının rivayetlerinde Hz, Zeyd ekseriyetle ezvâcı tahiratın ehl-i beytten olmadıklarını söylemiştir. Şu halde birinci rivayetin te'vili gerekir ve: «Burada kadınlarının ehl-i beyti sayılması onunla beraber yaşayıp nafakalarını verdiği, onlara hürmet ve ikramda bulunmayı emir buyruduğu içindir. Yoksa onlar sadaka almak, kendilerine haram olan ehl-i beytte dâhil değildirler» denir. Nitekim birinci rivayette Hz. Zeyd: «Kadınları ehl-i beytindendir. Lâkin onun ehl-i beyti kendilerine zekât almak haram olanlardır.» diyerek buna işaret etmiştir.

 

Hablüllah: Allah'ın ipi demektir. Burada ondan murad Allah'a verilen ahd ve sözdür. Bir takımları Allah'ın rızası ile rahmetine götüren sebepdir demiş; daha başkaları bunun hidayet nuru olduğunu söylemişlerdir.